29 Temmuz 2007 Pazar

*gelin bir göz atalım melih cevdet anday’ın sanat dünyasına...*

Sevgili Dostlar, 
Sizi sıkmayacağını umduğumuz ölçüde, Melih Cevdet ANDAY’a ilişkin bir şeyler paylaşacağız bugün... Onun düşüncelerini, sözlerini ve şiirlerini...
*.*
MİZAH VE ŞİİR “BLOG”U; sanat eylemlerinde mizah ve şiiri birlikte kullanan sanatçılara projektör tutma amacındadır.

Mizahı şiirden, şiiri mizahtan ayrıymış gibi düşünmeyen sanatçıların dünyasında gezinmeye çalışacağız bu nedenle ...

Bu ifademize konu olan sanatçılar, yaptıklarının “özel bir şey” olduğu kuruntusuna kapılmazlar. Sanatçıya dair bu gerçek, bize de şaşırtıcı ve olağanüstü bir “hal”miş gibi gelmemeli. Onlar için doğal bir durumdur bu. Doğaldır, çünkü –yaygın olarak bilinenin aksine- sanat ürünleri tek yanlı beslenmelerle ortaya çıkmaz.

Zaman içinde, - bu görüşümüze denk düşen birçok sanatçıyı-, birlikte tanımış olacağız.
Ve ...
“Ben şair adamım abi, tiyatro miyatrodan anlamam abi!” demenin nasıl bir itiraf olduğunu_ ...ve  de
usta işi şiirlerin arkasında, aslında, TİYATRO, RESİM, DİL , MATEMATİK, MÜZİK (...) bilinç ve becerileri -ya da sezgisi- olduğunu fark edeceğiz.
***
Kuşkusuz -ilk fırsatta aklımıza gelmeyen- çok farklı sonuçlara da varılacaktır, Melih Cevdet’le ilgili aşağıdaki yazı okununca. 

İzninizle şunu da söyleyelim:
Şiirine mizah ve hiciv tozları da serpiştiren Melih Cevdet ANDAY, “sahne tozu da yutmuş” bir usta ozanımızdır...

Demek ki; usta işi şiirlerinin harcında, başka sanatlardan sağlanan şeyler de var.
Biz, dikkati buraya çekmek istedik.
..........................Sevdakâr ÇELİK
......................................................29.o9.2oo7

MELİH CEVDET ANDAY...............................................Zeynep ORAL’a anlatıyor:
..............................................(On İnsan Bin Yaşam- 15.o8.1988)
(...) “Bir de tiyatro kulübü vardı lisede. Orhan (O.Veli KANIK) da benim gibi tiyatroya tutkun. Oktay (O.RİFAT) da gelirdi temsillere... Hiç unutmam, bir gün Raşit Rıza Tiyatrosu geldi Ankara'ya. Provalarını izlememize Raşit Rıza izin verdi. Hâlâ övünürüm, bize "Siz neler okuyorsunuz bakalım" diye sordu. Söyledik;
"Okuyun bakalım dedi..."
Ve Melih Cevdet ezberinden "Zor Nikâh"ı okumaya başlar (“Bugün de okuyabilirim" diyor). Ama o gün heyecandan, bir türlü devamını getiremeyecek ve tiradı Raşit Rıza kendi tamamlayacaktı. Hiç unutmadığı anıları arasındadır... Bir de Raşit Rıza, bu tiyatro tutkunu gençlere, figüranlık rolleri verir, onlar da bu figüranlığı, uzata, uzata, müthiş rol keserek oynarlar.. .
"Üç arkadaş şiirlerimizi birbirimize okurduk... Şimdi sanıyorlar ki üç kişi bir araya gelirse ekol kurulur. Hayır, kurulmaz. Garip hareketi bir tesadüftür... Ben İngiliz şairleri seviyordum. Onlar daha çok Fransız şairleri seviyorlardı. İngiliz şiir antolojilerini okuyor, onlar ne yapmış diye bakıyordum... Genç şairlere tavsiyem, bir şaire çok dikkatle bakmayı öğrensinler... Sonra biz üç arkadaş dille oynamaya başladık. O zaman ben de Fransız şairlerini okumaya başlamıştım... "
Bir an için durdu, ve sonra kocaman bir gülümsemeyle ekledi:
"Biz üç arkadaş, şiir yazarken nasıl şaka ediyorduk bilemezsiniz..."
İnceden inceye bir nostalji mi diye bakıyorum Melih Cevdet Anday'ın yüzüne... Hayır, sanmıyorum.
O sürdürüyor, hep o keyifli gülümsemeyle:
"Hele o Birinci Osman, Birinci Orhan şiirimi okuduğumda gülmekten Orhan'ın gözlerinden yaş geldi, çok sevindi. ‘4 x 400 Engelli’ adlı şiiri okuyorum. Şiirin başında ‘hızlanarak okunacak’ diyor:

*Birinci Osman
Birinci Orhan
Birinci Murat! İkinci Osman
Üçüncü Orhan
Dördüncü Ahmet! Beşinci Mehmet
Üçüncü Osman
Altıncı Mehmet! Dayan Mehmet!
Dördüncü Osman
Yedinci Ahmet! İkinci Osman
Üçüncü Mehmet!..
.................Mehmet birinci. “...
Evet çok gülmüşlerdi... Şimdi daha az gülüyor Melih Cevdet Anday:
"Dünyayı şakaya alıyorduk. Gerçekten devrimci bir şiir olduğunu sonradan anladım. Çünkü bu şiir alaydan çıkmıştı. Alay etmezseniz hiçbir şey çıkaramazsınız. Biz düpedüz' alay ettik... "
Bir ara sessizlik oldu. Sessizlikte söylenen bir tümce "Orhan da, Oktay da öldü..." (...)
*.*



*Şiir, imge sanatıdır, ama..

"Şiir imge sanatıdır, ama imge yakalamaktan ibaret değildir. Kısa kısa imgelerden nefret ediyorum... Ben uzun şiirde birtakım temalar yakaladım. Temayı geliştirerek uzun şiir sürdürmek önemli. 'Kolları Bağlı Odysesus', 'Troya Önünde Atlar'ı örnek verebilirim. Övünmek gibi olmasın ama Türk şiirinde bunu eskiden beri yapan yok... İleride benim şiirim üzerine inceleme yapılacağına inanıyorum."
Melih Cevdet Anday'ın, nice güzelim dostluklar yaşadığını hep biliyoruz. Ama edebiyat tartışmalarını, edebiyat çevrelerini izleyenler onun sayısız düşmanlıklar da, yaşadığını biliyor.
Dostluk ve dostluğun yitirilişi, düşmanlıklar üzerine konuşmak istiyorum:
"Dostluklar demek düşmanlıklar demektir" diye başlıyor söze... "Asıl düşmanlıklar vardır yaşamda, dostluklar yoktur. Sizin bir mutluluğunuzdan, bir başarınızdan gerçekten sevinecek kimseyi bulamazsınız. Asıl olan düşmanlıklardır. (...) tarihte kalacak en önemli şiirimi 'Tohum'u yazdığımda iki arkadaşım da yadırgadı... Oysa hani biz beraber büyümüştük..." Bir an için durdu ve sürdürdü:
"Hem bu soruna o kadar önem vermeyin. Bir şair kendi kendine, bir yol, bir teknik bulacaktır. Sanıyor musunuz ki, bunları bulunca arkadaşları sevinecek... Hayır."

Bu, çok sert bulduğum "hayır" dan sonra Melih Cevdet nedense yeniden şiire döndü:
"Küçük imgeler bulmak, iki üç mısrayla şiir yazmak doğru değildir. Bunu batı müziğinden örnek alarak da söylüyorum. Batı müziğinde bir tema bulunur, geliştirilir. Alaturkanın, alafrangadan farkı, budur. Ondan alaturka geri kalmış müziktir. "
(...)Ben, şairlerin kafadan patlatmadıklarını, eski şairlerden yararlanarak bir yere geldikleri araştırılsın, söylensin istiyorum."
(...) ”Sanatla devrim yapılmaz, sanatta devrim yapılır”. (...)Şunu yine söyleyeyim: Yazar, şair, kendi alanında devrim yapar. Bu ister istemez toplumun devrimi demektir... Garip, şiirde sarsıntı yaptı., Garip hareketi devrimci bir harekettir. Burjuva duygularını yıktık. Etkisi hâlâ devam ediyor."

Melih Cevdet Anday'dan bugüne gelmesini istiyorum. Bugün karşılaştığımız başlıca kültürel sorun onca ne?
"Bu soru, politikacılar, köşe yazarları için başka anlamlandırılır. Sanatçı içinse, sürekli bir düşüncedir. Ben topluma egemen olan beğeniyi yıkarsam, kendi alanımda devrim yapmış olurum. Sanatçılar bu devrimi yapmazsa siyasetçiler hiçbir şey yapamazlar... Ben bizim toplulumuzun bireyini daha ince düşünür, daha ince duyar bir duruma getirirsem yeni dünyayı anlamak için bir ufuk açılmaz mı?.. Sanatı, şiiri gelişmemiş ülkelerde politikacı hiçbir şey yapamıyor...(...)
"Eğer tüm sanatlar siyasetçinin sözü üzerine gitseydi (hareket etseydi), o memleketler hiç ilerlemezdi. Çünkü siyasetçiler kısa zamanda iddialarından vazgeçiyorlar. Sürekli olan düşüncedir, sanattır."
Ve Melih Cevdet Anday, sanatçıyı, düşünürü yücelten örnekler veriyor tarihten: "Chopin, Polonya'yı terk etmiş, Fransa'ya yerleşmişti. Ama Hitler Polonya'yı işgal ettiğinde, tüm Avrupa ayağa kalktı, Chopin'in ülkesi istila edildi diye... Mozart, Fransız ihtilaline karşı bir adamdı. Ama ben Mozartsız yaşayamam... Hitler, askerlerine gördüğünüz her Rus’u öldürün emri vermişti. Ve Stalin gibi bir adam, bunu öğrendiğinde, hangi milleti öldürmek istiyor bunlar? Puşkin, Tolstoy, Çaykovski, Dostoyevski, Çehov'un milletini mi demişti...
Sanatçıların var olması, vatan savunmasıdır.. ."

........................................ - o –

*ve melih cevdet anday’dan iki şiir:
YALAN
Ben güzel günlerin şairiyim
Saadetten alıyorum ilhamımı
Kızlara çeyizlerinden bahsediyorum
Mahpuslara affı umumiden...
Çocuklara müjdeler veriyorum
Babası cephede kalan çocuklara...

Fakat güç oluyor bu işler
Güç oluyor yalan söylemek...
......................Melih Cevdet ANDAY .... [1946]

ANI

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma

Nerdeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma

Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma

Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma

Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma.

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.
.............. Melih Cevdet ANDAY .... .[1956]