15 Temmuz 2013 Pazartesi

Sevdakâr ÇELİK'in çizgisiyle küresel ısınma.../ ve Şef Seattle'ın Mektubu


Sevdakâr ÇELİK'in çizgisiyle küresel ısınma...

"Son ırmak kuruduğunda,
son ağaç yok olduğunda,
son balık öldüğünde;
beyaz adam, paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak"


**Bu etkileyici söz, bir Kızılderili sözü. Kuzey Amerika'da yaşayan Cree kabilesine ait olduğu belirtiliyor. Ancak bu sözler, Duwamish kabilesinin şefi Seattle'a da atfediliyor.

**
ŞEF SEATTLE'IN MEKTUBU:




1854 yılında ABD Başkanı Franklin Pierce; yazdığı bir mektupla, Amerika’ya gelen beyaz göçmenlere toprak bulmak amacıyla Kızılderililerden toprak istemiş ve "bu isteği kabul edilecek olursa, Kızılderililere rahatlıkla yaşayabilecekleri bir bölgenin ayrılacağını bildirmiştir. Topraklarının büyük bir bölümü zaten beyazlar tarafından zorla ellerinden alınmış olan Kızılderili Şefi Seattle bir söyleviyle ABD Başkanına yanıt vermiş ve bu yanıt -mektup olarak- ABD Başkanına gönderilmiştir. Mektubun aslı Amerika, Seattle, Squamish Müzesinde korunmaktadır.

İnsan ve doğa diyalektiğini en güzel dile getiren metinlerden biri olarak günümüzde değeri daha çok anlaşılmaktadır.

Kızılderili Şef Seattle'ın; o zaman, beyaz adamların şefine verdiği cevap (yazdığı mektup), bugün dünyanın karşı karşıya bulunduğu ekolojik kirlenme /küresel ısınma sorunu hakkında yazılmış en doğru ve etkili yazı olarak kabul ediliyor.

Bugün bile büyük dersler çıkarılacak ŞEF SEATTLE'IN MEKTUBU için bakınız.!.>




ŞEF SEATTLE'IN MEKTUBU :

***Gökyüzünün parlaklığının, toprağın sıcaklığının, doğanın cömertliğinin nasıl satılıp, alınacağını anlamıyorum.
 Bize ait olmayan suların berraklığını, rüzgârın tazeliğini size nasıl satabiliriz? Bu toprakların her zerresi, ağaçlardaki yaprakların her biri, ormanlardaki hayvanlar ve böcekler benim halkım için mukaddestir. Fakat bize ait olduğunu hiç düşünmedik.
Beyaz adam, doğup büyüdüğü toprakları çabuk unutuyor. Fakat benim halkımın ölüleri bile çok sevdiğimiz bu topraklardan hiç bir zaman ayrılmazlar. Bu topraklar bizim değil, ama biz bu toprakların malıyız.
Güzel kokulu çiçekler bizim kardeşlerimiz; atlar, geyikler, kartallar ve bufalolar kardeşlerimizdir. Yalçın kayalar, akarsular, ormanlar ve benim halkım toprağın sıcaklığından hayat alan bir bütün ailedir.
Washington’daki büyük şef bizim toprağımızı satın almak istemekle bizden ne istediğini bilmiyor. Buna rağmen istediğini yapmaya çalışacağız. Çünkü kaderin anlayamadığım bir oyunu onu kuvvetli yaptı, bizi zayıf…
Eğer bu toprakları satacak olursak; çocuklarına, bu akan suların mukaddes olduğunu, bütün doğaya hayat veren bu derelerin ne pahasına olursa olsun temiz tutulması gerektiğini öğretmen lazım.
Beyaz adamın bizim gibi düşünmediğini biliyoruz. Onun için bir toprak parçasının diğerinden hiçbir farkı yok. Çünkü beyaz adam doğaya gecenin karanlığında gelip, eline geçen her şeyi alıp götüren hırsızlar gibi davranıyor. Beyaz adam toprakla kardeş değil, toprağın düşmanı… Beyaz adam, kendisinin, doğanın malı olduğunu bilmiyor, doğayı kendi malı zannediyor. Babasının mezarını bırakıp, çocuklarının nerede doğacağını düşünmeksizin, ufak çıkarları peşinde koşup duruyor. Beyaz adam, anası olan doğayı alınıp satılan taş parçası zannediyor.
Beyaz adamın şehirleri, bizim gözlerimizi tırmalıyor. Bu belki de bizlerin vahşi, sizlerin uygar olmanızdandır.
***Şef SEATTLE

 

Hiç yorum yok: